Oyunlarımız Hakkında
Eğitim
Ülkemizde ve dünyada hakim olan basmakalıp düşünceler, tektipleştiren, eleştirel ve geniş vizyonlu düşünceden uzaklaştıran, analiz yapmayı ve sentez üretmeyi engelleyen eğitim sistemi eleştirilmektedir. Bu sistem, empati yapmaktan yoksun ve önyargılı bireyler yetiştiren, ömürleri harcanan insanların çoğunlukta olduğu sosyolojik yapıyı oluşturur. Ayrıca, sistem, kişilerin özel yeteneklerini görmezden gelerek onları maddiyat odaklı bir yaşam biçimine zorlayan yapıyı irdeler.
Joker
İsminden anlaşıldığı üzere liderleri biz yaratıyoruz, onları tanrılaştırıyoruz. Liderler de bu yetkiye dayanarak bize vaatlerde bulunuyor; dini ve ırkı öne çıkararak, adaletten yoksun, eşitsiz, ayrımcı ve kendi menfaatlerine yönelik bir yaşamı dayatıyorlar. Yani liderleri biz yaratıyoruz, biz kutsuyoruz. Problemler ortaya çıktığında ise isyan ediyoruz. Kurtarıcılar yüzyılda ya da iki yüzyılda bir ortaya çıkar. Mustafa Kemal ATATÜRK de emperyalizme karşı ülkesini kurtardığı gibi kadın hakları, insan hakları, çocuk hakları, adalet, hukuk, eğitimde fırsat eşitliği gibi önemli kazanımlar sağlamış ve en önemlisi laikliği getirmiştir. Laikliğe, hukuka ve adalete sahip çıkmak bizim görevimizdir.
Sandalyeler
Eğitim oyununun devamı niteliğinde olan bu oyun; sisteme uyanı yücelten, uymayanı ise yok edercesine ötekileştirenleri taşlar niteliktedir. Sanatçısı, bilim insanı, gazetecisi; Her türlü üreteni olmayan bir toplum oluşturan bu düşünce, Mustafa Kemal ATATÜRK, Mandela gibi öncü kahramanların dünyaya gelişi ile yol ayrımına uğrar.
İnsan
İnsan olmak; vicdanlı olmak, hoşgörülü olmak, ayrımcı olmamak ve ötekileştirmemek gibi kavramları içerir. Savaşlar, ırk ve inançlar üzerinden yapılmakta ve körüklenmektedir. Çağımızda da bunu hâlâ görmekteyiz. Bu savaşlar, yoksul halkı yok edip, silah tüccarlarını besleyen bir düzene sahiptir. Bir savaş muhabiri, objektifinden savaşın gerçeğini bizlere yansıtmayı hedefler. Bunu da, olayları tarafsız bir şekilde aktarıp, savaşın insana ve toplumlara verdiği acıyı, kayıpları ve yıkımları gözler önüne sererek bize yansıtır.
Gazeteler
İsminden anlaşıldığı üzere yandaş medya ile mücadele edip, halkı doğru bilgilendirmeye çalışan Uğur Mumcu gibi gazetecilerin yok edilmeye çalışıldığı sistemi inceler.
Eylül
Ülkemizde 1980 öncesi ve sonrası dönem irdelendiğinde, 1980 darbesiyle bireylerin düşünce dünyasının sıkıştırıldığı, toplumun kitap okumaktan korkutulduğu, tüketim toplumunun oluşturulmasının hedeflendiği bir süreç yaşanmıştır. Bu dönemde insanların yalnızlaştırıldığı, firmaların markalarıyla kendilerine değer kattığı, tüketimin arttırıldığı bir yapı oluşturulmuştur. Fakirin çakma ürünlerle, zenginin ise orijinalleriyle övündüğü bu tüketim dünyası, Türkiye’nin kırk yıllık yolculuğunu özetler niteliktedir.
Kukla
Çağımızda bireylerin kendilerinden ne denli uzaklaşıp yaşam mücadelesi ile meşgul olup, nasıl da robotikleşmiş tek tip duygusuz canlılar olduklarını irdeler. Masumiyetini ve içindeki çocuğu kaybeder.
Taka-Tuka
İletişimden yoksun, gerek kadın-erkek, gerek aile, gerek arkadaşlık ilişkileri ile bağını koparmış yalnızlaşan toplumu gözler önüne getirir. Kadına hem yemek yapmak, hem güzel olmak hem de seksi olmak gibi görevler atayan ve bu zihniyet sonucu sayısı artan mutsuz evlilik ve ilişkileri irdeler.